16 Eylül 2010 Perşembe

Darlandım...

Darlandım kelimesi genelde karadenizde çok kullanılır. Sebebi ise sıkıldım kelimesini kullanırken ¨ı¨ yerine ¨i¨ kullanmaları ve kelimeyi telafuz ederken sikildim demeleridir. bu nedenle kısacası darlandım derler.

Ben arada bir öyle darlanırım. Genelde güven duyduğum insanların beni şaşırtmaları ya da benmim fazla güvenmemden dolayı beklentilerimin fazla olmasındandır. Diğer yandan darlanmama sebep olacak başka bir konu ise istemediğim yada sevmediğim otun burnumda bitmesidir.

Şimdi bu saydığım iki konunun ikisininde üst üste gelmesinden sebep iyice delirmiş durumdayım. Allahdan bu tür darlanmalarım geçici oluyor ve kısa sürede kendimi çok çabuk toparlıyabiliyorum. Buda sanırım benim en büyük özelliğim, kendi kendimi tedavi edebilme durumum.

Sonuç ; diyeceksiniz ki ¨ulan yazdın, iyi anladık canın birşeylere sıkın ama biz hiç bir bok anlamdık senin durumundan ve yazından? Malmısın niye yazdın bunu şimdi?¨diye. Sebebi kendi kendimi bu şekilde tedavi etmemdir.

Tedavi: Amaaaannnnn Murat koy götüne rahvan gitsin....

1 Eylül 2010 Çarşamba

KOLAYMI BABA OLMAK...

KOLAYMI BABA OLMAK


Kolaymı baba olmak
Kendin yolunu bulamamışken
Yaşamı, hayatı anlamamışken
Evlatlarına
Doğru yolu göstereceksin
Yaşamı anlatacaksın
Hayata hazılayacaksın
Kolaymı baba olmak

Ezecekler eğecekler
Evlatlarının karşısında
Yinede dimdik duracaksın
Gözlerinin önünde ağlasanda
Göz yaşlarını gizliyecek, saklayacaksın
Canından çok seveceksin
Ama tadını çıkara çıkara diyemiyeceksin
Kolaymı baba olmak

Evlatlarının en ufak başarılarında
Ölesiye gururlanacaksın
Tüm hatalarını, tüm yanlışlarını
Hiç gocunmadan sırtlanacaksın
Attıkları her adımda, her sendelemelerinde
İçin titreyerek arkalarından bakacak
Düşecek sanarak korkacaksın
Kolaymı baba olmak

Anaların sütü kesilinceye kadar
Babaların ölünceye kadar sağıldığını
Bile bile baba olacaksın
Sevgi sıralamasında geriye
Hayat mücadelesinde ileriye düşeceğini
Göre göre baba olacaksın
Kolaymı babalığı
göze almak
Kolaymı baba olmak

Necdet YAĞAN

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Dans et Şampiyon

Dans et şampiyon, kimsesizler yurdundaki yalnız çocuklar için dans et. Çocuklar için salla yumruklarını.Kiralarını ödeyemeyen işsizler için dans et. Şu alçağın işini bitir!Meyhanedeki ayyaşlar için dans et şampiyon, kanserden ölen yoksul ...hastalar için, kefaletleri ödenmeyen sefil mahkumlar için, herkesin terk ettiği eroinmanlar için, kocaları olmayan gencecik hamile kızlar için. Dans et şampiyon, savaş onlar için!Şu aşağılık herifin işini bitir, çenelerini dağıt hepsinin. Düşkünler yurdundaki zavallılar için, emeklilik maaşı alamayan yaşlılar için, pis bir sokakta müşteri bekleyen yaşlı ve yorgun fahişeler için…Meyhanelerde oturmuş demlenen bütün yalnız kalpler için, bilardo salonlarındaki yalnızlar için, sokak köşelerindeki yalnızlar için. Dans et şampiyon, savaş onlar için!Temizlik işçileri için salla yumruklarını; hava limanlarında, otobüs duraklarında, benzin istasyonlarında yerleri süpüren küçük insanlar için. Savaş onlar için şampiyon. Otellerde yatakları yapıp tuvaletleri temizleyen küçük odacı kızlar için dersini ver şu aşağılık herifin!
Seni kurtaranlar senatör değildi, vali değildi, başkan değildi. Sokaktaki insanlar kurtardı seni. Şimdi sokaklar adına savaş, hadi evlat, işini bitir şu aşağılık herifin
!Bu ring ikinize fazla. Hadi bitir işini, suratını paramparça et. Yoksullar adına şampiyon, yoksullar adına!Hadi yavrum salla yumruklarını! Muhammet Ali’yi hiçkimse yenemez, hiçkimse. Sadece Cassius Clay yenebilir ama o da bu akşam aramızda değil.Dans et şampiyon, hadi oğlum dans et!

Bu sözler, Muhammed Ali’nin antrenörlerinden Bundini tarafından Zaire
maçından önce Ali’ye söylenmiştir...
(sanırım 1974 george foreman maçından önce)

(inspired by ceren)

22 Haziran 2010 Salı

Samimiyetsizsin Ulan

Insanlar evlenmeye karar verdikleri zaman, verilen karar ile düğün arasında çok kritik bir maratona giriştiklerinin farkında değiller. Olmamaları da normal çünkü ilk defa evlendiklerini varsayarsak, tecrübe etmedikleri için dumur oluyorlar.

Konu şu; evlenmeye karar verildiği an düğün masraflarından tutun evin esyalarından fotoğrafcısından balayına kadar herşey bir masraftır. Aslında kültürel olarak farklılık olsa da genelde adetler yukarı aşağı aynıdır. Erkek üstüne düşenş alır ve hazırlar, kız ise yapması gerekenleri tamamlamaya çalışır. Mantıksal olarak yaklaştığında aslında bu kurallardan ziyade en önemlisi karı koca adaylarının birbirleri ile konuşup beraber hareket etmesidir. Bu olunca hiç bir sıkıntı söz konusu olmaz.

Gel gelelim bazı kazma insanların düşüncelerindeki samimiyetsizliklerine. Bir arkadaşımla konuştum bugün (adı lazım değil) herif evlenecek ama ailesinden gerekli desteği alamadığından dolayı biraz muzdarip. Haklıda sonuçta bizler evlenirken genelde ailelerimizin desteği ile hareket ederiz. Durumu olmayanlar da vardır ama yinede bir şekilde ir şeyler yapmaya çalışır aileler. Bu arkadaşımın ailesi bu konuya çok sıcak bakmıyor olmalı ki arkadaşım çoğu şeyi ben kendim yapacağım kahretsin moduna girmiş. Bende önceden tecrübeli olduğum için benimle paylaşma ihtiyacı duymuş. Ancak bana öyle şeylerden bahsediyor ki; bahsetmiş olduğu konular da ailesinin ne kadar umursamaz ve sinsi olduğunu bir yandan anlatıyor, diğer yandan ailesinin karakterisitik yapısından kendisininde nasibini fazlasıyla aldığını gösteriyor. Ulan arkadaşım tabi ki elindeki paraya göre konuşacaksın. Tabi ki elinden geleni kesene göre ayarlayıp sunacaksın, ama 10 liran varken sanki 1 liran varmış gibi gösterip sıkıştıkca da ¨Ha burada da 1 lira var, şurada da 1 lira var¨diyerek neticede 10 lirayı tamamlayabileceğini gözüme sokmayacaksın. Ben senin evleneceğin kız değilim ki benden saklıyorsun. Ben kızın babası değilim ki ¨Yazık damadıma ben biraz para çıkartayım¨diyecem. Diğer yandan internet sitelerinde okuduğun erkek tarafı şunu yapar kız tarafı bunu yapar makaleleri sonrası ¨Oha kızın gelinliğini de mi ben alacağım? Neyse be onu kıza yıkarım¨diyerek gülücükler koymayacaksın.

Bu tarz bir insansın ve evlenmeyi düşünüyorsun. Çok entersan geliyor bana bu. Ya samimiyetsizsin ya da sen bu kızı sevmiyorsun arkadaş. Bana kalsa, kızı tanısam gidip anlatırım bunları kendini kurtarsın ama ne yazık ki tanımıyorum.

Arkadaşlar ben doğrucu davut değilim aslan da değilim kaplan da ama birşeyi çok iyi bilirim. Bir insan başka bir insanla hayatını birleştirip bir ömür paylaşmayı hesaplıyor ise, bu a... koduğum para hesabını yapmıyacak ve işin doğrusu neyse onu söyleyip hareket edecek. Dürüst olmadığın süre boyunca sen nasıl mutlu olmayı düşünüyorsun anlamış değilim. Ben bugün senden tiksindim. Sizin sonunuzu ben çok hayır görmüyorum ama inşallah evlenir mutlu olursunuz da sende düzelirsin.


Not: Yavşaksın, sana zamanında yardım etmemekle ne kadar doğru bir karar verdiğimi bana tekrar gösterdiğin için teşekkür ederim (demeseydim rahatlamazdım)

Hade kolay gele....

21 Haziran 2010 Pazartesi

Sümela Manastırı ziyan eden olur mu? Olma mı!!!


Bu hafta sonu, hava güzel di şöyle bir Sümela Manastırına doğru açıldık arkadaşlarla. Maçka'da sağlam bir kahvaltı yaptıktan sonra yola devam ettik. Aga Manastıra yaklaşmaya başlayınca yollar öyle bir daralmaya başladı ki; iki arabanın yan yana geçmesi mümkün değil di. Çoğu zaman bir boşluğa kendisini atan araba, diğerlerin geçmesini beklemek zorunda kalıyordu. Pazar olamsı sebebiyle inanılmaz bir kalabalık vardı. Yerli yabancı turistler gelmişler ve cok eski taihin bir kanıtı olan Manastırı görmek için onca yol kat etmişler.

Manastır'a 1 km kala artık arabanı park ediyorsun ve ince bir patika yolundan seyir ediyorsun. Yol kenarında para kazanmak ve turistleri etkileyerek bir iki foto çekmelerini sağlayan Kemençeci amcaya bende kandım. Yanına oturdum ve başladım çalmaya. Beni gören turistler dayanamayıp, Çinlisi türkü horona başladı ve Manastır ziyaretimiz bir şenlik havasına dönüştü. Neyse abartmayayım bari, bçyle birşey olmadı tabi. Biz yolumuza devam edelim ve Manastır'a varmış olalım, bende oradan yazmaya devam edeyim.

Benim gibi sigara içen birisi için, baya yorucu geçen yolculuk sonunda Manastırın kapasının önüne vardık ve ihtişam içerisinde olan yapının önünde soluklanırken aynı zaman da tarihi hakkında biraz bilgi almış olduk. Bu tarih kısmını fazla uzatmıyacam çünkü asıl anlatmaya çalışmak istediğim konu başka. Neyse Manastırın içine girmek için önce 8 TL bayılmak gerekiyor. Tabi oraya kadar geldikten sonra değil 8 80 lira dese verecez (o kadar yolu boşa gelmedik netiecede). Merdivenlerden inerken zaten o tarihde yapmış oldukları yapılara hayranlıkla baka kalıyorsun. Baya bir insan toplanmış ve teker teker içeriyi geziyor. bir rehber anlatırken kulak kabartım biraz. Manastırın yapılma sebebi zamanın hırstiyanları buraya saklanmak için geldiğini anlatıyor du orda dinleyen turistlere. Papazlar buraya kaçma sebebleri roma imparatorluğunun hıristiyan olmadan çnce bunları öldürdikleri ve zindanlara attıklarından dolayı imiş. Tam roma imparatorluğuyla barış sağlamışlar ki, bu sefer bizim müslümanlardan kaçmak zorunda kalmışlar ve yine saklanmaya devam etmişler. Bu süreç zarfında manastırıda geliştiriyorlar tabi. Ibadethane adı altında yaptıkları yerlerde inanılmaz derece de resimler cizmişler ama gel gorelim ki insan denilen hayvanlar o tarihi yazıtlar ve resimler üzerine o an kendi tatminliğini yaşamak için ya sevgilisinin ismini yazmışlar ya da ¨Hayvan was here¨yazmışlar. O da yetmemiş sanki cihad ettiğini sanıp birde cizilmiş olan papazların ya da meryem ana ve isanın yüzlerini kazımışlar. Abicim bu nasıl bir mantıktır. Bu ne amaçla yapılır anlamıyorum. Ha belki asıl bombayı söylemeyi unuttum. Papazların yattıkları yerlerı gezerken karşımıza bir öküz çıktı ve herif odanın bir kenarına işiyordu. Tabi bizi görünce baya bir rahatsız oldu ki beyefendi hemen toparlandı ve volta aldı. Be aq evladı dedik 110 metre ileride tuvalet var siktir git oraya. Tabi cevap veremeden devam etti ve gözlerden kayboldu.

Içeriyi fotoğraflama dahil yarım saat içerisinde gezebiliyorsun. Bizimkisi de hızlandırılmış bir tur olduğu için bizde yarım saat sonra tekrar ana girişin oraya geldik. Girişte ödemiş olduğumuz parayı geri istedim fakat vermediler tabi. Bende ona karşılık gişedeki arkadaşla bir hatıra fotografı çektirdim. Tam oradan ayrılırken, çocukluğumuzun en büyük santraforu olan ve bize futbolun ne kadar güzel bir oyun olduğunu hatırlatan ¨Tsubasa¨karşıma çıktı. Hemen yanına gidip ne kadar büyük bir hayranı olduğumu anlattım ve ailesiyle birlikte bu hatıra fotoğrafını çektirdikten sonra Manastırın oradan ayrıldım.

Gelmiş oldugumuz yol bu sefer yokuş aşağa olduğu için ağır ağır inmenin keyfini yaşamaya başlamışken; Karadenizin aziz yaümuruna yakalanmaya başladım ve ıslanmış bir küçük bir sıpa şeklinde arabaya sığınabildim. Hafta sonu benim için çok güzel bir hafta sonu oldu. Oradan ayrılırken birde Uzungöl yaptık ama yagmur fazla olduğu için çok fazla vakit geçiremedik orada. Ancak bizim için bir tecrübe oldu ve bir dahaki ziyaretimiz de daha fazla ve daha güzel zaman geçireceğimiz kesindir.

Hadin kalın sağlıcakla...

19 Haziran 2010 Cumartesi

Ağrıma gidiyor...

Fuzuli: Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil...

Yazmayacam diyorum, bulaşmıyacam diyorum ama yürek dayanmıyor. Çokta fazla birşey yazmadan kısaca konuya dokunmak istiyorum ki kendimi de biraz tedavi etmiş olurum.

Bugün Hakkari Şemdinli de meydana gelen hain saldırı sonucu toplam 11 şehit ve 14 yaralı verdik. Bu olay beni bugün inanılmaz derece de etkiledi ve rahatsız etti. Diyeceksiniz ki hiç mi olmuyor bu tür olaylar da şimdi mi rahatsız oluyorsun diye? Hayır tabi ki hepsi beni çok etkiliyor da, hani şimdi birde yazı yazmaya başladım ya ondan dolayı da ayrı bir tepki verme ihtiyacı hissettim.

Ben Genel de evde tek başıma yatarken tv'yi açık bırakır öyle uyurum. Uyumamı sağlayan en iyi programlar da nedense hep haber kanallarındaki tartışma programları olduğu için sabah kalkınca da genelde haberlerle uyanıyorum. Bu sabahta aynısı oldu ve son dakika haberini dinlerken tabi yine üzüntü içinde detayları hayretle izliyordum. Gel zaman git zaman doğal olarak ¨sözde¨ Uzmanlar TV'ye çıkıp hemen yorumlamaya başladılar. Adı önemli değil öyle biri çıktı ki akıllara zarar bir açıklama yaptı ve ciddi anlamda beni mahvetti. Sayın yetkili derki: Efendim asıl önemle üstünde durulması gereken TSK'nın ihmalkarlığıdır. Mağdem saldırı olacağına dair duyumların var da neden tedbir almıyorlar¨hede hödö. Şimdi isim zikretmek istemiyorum ve paylaşmakta istemiyorum bu konuda ama bunu uzman adı altında söyleyen bir insan olunca, ben şahsen iyiniyetinden şüphe ederim. Ha adam deseydi ki efendim bunlar provakasyon gelmeyelim, böyle şeyler terörle mücadeleler de olağan şeyler. O zaman yorumlarken derdim ki: adamlar sakinliştirmek için, provakasyon olmasın diye böyle konuşuyorlar, mantıklı. AMA... Sen şimdi bu işin sorumluluğunu TSK'ya yüklersen o zaman olmaz. Bir millet bugün büyük acılar yaşadı. Şehit haberlerini alan ailelerde ocaklar söndü. Hepimiz bunu tvler sagolsun artık canlı canlı izliyoruz. Rica ediyorum ya lütfen bunun üzerinden artık kimseyi vurmaya çalışmayalım ve günümüz terör sorunun çözülmesi için inandırıcı politikalar ve mücadele yöntemleri belirleyelim.

Bugün Şehit olanlara Allahdan rahmet, Yaralılara Allahdan yardım, Şehit ailelerine Allahdan sabır diliyorum. Bu hain saldırıyı düzenleyenlerin de Allah cezasını versin gün yüzü görmesinler.

Hade eyvallah

18 Haziran 2010 Cuma

=TRK= turksquad.com

Internet'de oyun oynamak sanırım her daim vardı. Solitaire le başladım şuan WoW ile noktalamış gözüksem de, güzel bir stand alone oyun denk geldimi affetmiyorum.

Delta Force bilirmisiniz bilmem de ben bu oyunu ne uzun oynadım be arkadaş. Delta Force (ki biz bu yazı da kısaca ona Df diyecez) 2 takım halinde bulunan 8şerden askerlerın belli haritalar üzerinde kendilerini vurup puan kazanmaya çalışması, ya da CTF (Capture the Flag) ile karşı takımın bayrağını çalmaya çalışarak puan kazanmayı amaçlayan FPS (first person Shooter) oyunların ağa babasıdır. Unutmadan şunu da ekleyeyim Df binternet üzerinden çoklu oyuncu olarak oynanır.

Ben bu oyuna başladığımda, Tek başıma US sunucularında boş bulduğum yere zıplar ve önüme geleni vurmaya çalışırdım. Elimde yatkınmış ki fena da oynadığım da söylenmez idi. Hal böyleyken çok enteresan birşey oldu bir aksam. Oyunda öyle takılırken HACI nickini kullanan birini gördüm. Adam tek kelimesi ile esiyordu oyunda. 5-6 kişinin toplam öldürdüğü adam sayısını o tek başına yapıyordu. "Ulan bu türkmüdür" diye düşünürken bir mesaj attım ortaya hacı türkmüsün diye (malum her yerde illa bir türk bulmalıyız yoksa kendimizi rahat hissetmeyiz:)) Evet diye cevap geldi. Hemen icq adresleri (ki o zaman msn revanşta değil idi herkesde icq vardı) verildi karşılıklı ve dostluk uruldu. Bir iki derken netice de olduk yaklaşık 240 kişi. Hemen Turksquad adı altında bir clan kurduk ve herkez nickinin sonuna, ki benim nickim Evil idi, =TRK= koyduk. Böylece Df alemlerinde Evil=TRK= olarak akmaya başladım.

turnuvalar maclar falan derken eğlencenin dibine vuruyorduk. Df den sıkılınca başka oyunlara el atıyorduk ve git gide genişlemeye başladık. turksquad.com diye bir domain alıp sitemiz bile vardı be. Sitemiz hali hazırda halen var ama şuan inaktif olduğu için sadece yalandan bir resimle öyle duruyor. bir çok TRK'lı arkadaşımla halen görüşüyorum. bu sıralar PS3 e sardırdık ve orada bazı oyunları beraber oynuyoruz. Bu sanırım böyle de devam edecektir. Anlayacağınız trk clandan çıktı, oldu bir kanka oluşumu. Seviyorum lan hepinizi...

Hade eyvallah...