Neden olmasın ki?
Aslında Lise yıllarından bugünekadar baktığım zaman; Türkçe ve Edebiyat'dan devamlı olarak bütünlemeye kalan biri olarak ne kadar düzgün ve akıcı yazabilirim ki diye düşünüyordum. Ama yinede aklıma bireşy gelmese de illa ki yazacak birşeyler bulurum düşüncesiyle bende Blog kurup bazen haykırmak istediğimi buradan yazayım dedim ve bu blogu açtım.
Bire bir ya da toplu görüşmeler de çok başarılı bir insan olarak bu yönümü buraya da yansıtabilirmiyim bilmiyorum ama içimde yinede bu istek ve heves var. Bakarsın bazen benimle dertleşen arkadaşlarımın sorunlarını örnek alarak, onlara yaptığım aspirin tedavisinin bır kısmını da burada yaparım. Ya da aklımdan geçipte o an kimseyle paylaşamadığım bir konuyu ya da haykırışı.
36 yaşına gelmiş belli bir mesleğe sahip biri olarak çok fazla kendi detayıma girmeden kendimden bahsetmekte doğru buluyorum. Almanya'da doğan 14 yaşında Türkiye'ye dönen bir işci çocuğu olarak hayatımı Ankara'da devam ettirmeye çalıştım. Ha gerçi şu sıralar Ankara'da yaşamıyorum, ancak yine de oraya dönmek istiyorum. Biraz paranoyak, bi o kadar aksi ve dost yanlısı birisiyimdir. Çok fazla insan güvenim kalmamıştır. Bana gelen her konuyu nedense öncellikle şüpheyle yaklaşıyor ve daha sonra değerlendiriyoruöm. Gereksiz anlamda çok cabuk sinirleniyorum. Fakat saman alevi tadında da sinirden kopuyorum. Kısacası cins bir yapıya sahibim. Ama şu vardır ki, onunla da gurur duyuyorum açıkcası, çevremin bana çok güvenmesidir. Bu özelliğimi de hiç kaybetmek istiyorum çünkü harbi dürüstüm lan.
Neyse ilk yazıyı cokta uzatmamak gerekir. Unutmadan twitter'da da varım beklerim.
Hade eyvallah...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder